Koronavirüs enfeksiyonu geçtikten sonra, 3 hafta geçtikten sonra hala devam eden yakınmalar uzun COVID olarak adlandırılır.
Bu yakınmaların ilk sırasında, hastaların %60’ında kronik yorgunluk yer alır.
Hem aktif hastalık sırasında hem de hastalık sonrası uzun COVID yaşayan hastaların en önemli şikayetlerinden birisi geçmeyen yorgunluktur.
Daha önceki koronavirüs salgınlarında (SARS, MERS) ve diğer virüs enfeksiyonlardan sonra kronik yorgunluk çok sık olarak bildirilmiştir. SARS enfeksiyonu geçiren hastalarda hastalıktan 4 sene sonrasında halen yorgunluk tarif eden hasta sayısı yüksektir, %40’lara ulaşmaktadır.
Yorgunluk, bilişsel ve fiziksel performans kapasitesinde, dinlenmekle düzelmeyen azalma olarak da özetlenebilir.
Aktif hastalığı hafif veya ağır geçirmek, eşlik eden komplikasyonlar/laboratuar bulguları, hastalığın süresi ve kullanılan ilaçların yorgunluk üzerine herhangi belirleyici bir etkisi yoktur: herkeste ve her koşulda yorgunluk ortaya çıkabilir.
Koronavirüs hastalığı öncesinde fibromiyaljisi, kronik yorgunluğu ve beyin sisi olan hastalarda, enfeksiyon geçirirken veya geçirdikten sonra yorgunluk görülme riski çok yüksektir.
Daha önce yorgunluk yakınması olmayanlarda da hastalıkla beraber yorgunluk görülebilir. Buradaki temel faktörlerden birinin artmış enflamasyonla birlikte koronavirüsün beyin, akciğer, kalp ve iskelet kasları üzerindeki etkileri olduğu düşünülmektedir.
Ağır koronavirüs enfeksiyonu geçirmek, hastanede uzun süreler yatmak ve yoğun bakımda yatmak hastalarda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve kaygı bozukluğu ile beraber kronik yorgunluk sendromuna da neden olabilir.
Hastaneden çıktıktan 4 ay sonra hastaların %70’i kronik yorgunluktan şikayet ederler. Ayakta geçirenlerde is bu rakam %46’dır, yani 2 hastanın birinde 4 ay sonrasında yorgunluk devam etmektedir.
Hastalık sırasında beyin sisi olması, solunum sıkıntısı çekmek, kilolu ve kadın olmak yorgunluk için risk faktörleridir. Bunlara ek olarak uyku problemleri, kronik ağrı, yaygın kas ağrısı, depresif mizaç ve kaygı bozukluğu varlığı da yorgunluğu şiddetlendirebilir.
4 aydan sonra yorgunluk bulguları tedricen de olsa gerilemeye başlar.
Kronik yorgunluğun diğer nedenleri arasında yer alan D vitamini eksikliği ve hareketsizlik hem tek başlarına hem de kas kitlesini azaltarak (sarkopeni) özellikle yaşlılarda yorgunluğa neden olabilir.
Hareketsizlik, sadece kasları etkilemez, beyni de etkiler. Beynin büyüme faktörü BDNF düzeyleri azalır, hipokampüs hacmi küçülür, serotonin ve dopamin düzeyleri düşer. Hareketsiz kaldıkça uykular da bozulur. Yorgunluk arttıkça hareketsizlik, hareketsiz kaldıkça yorgunluk artar.
Kronik yorgunluğa katkıda bulunan/artıran faktörler
Hareket edin; gerçekten çok önemli: BDNF , serotonin ve dopamin düzeyleriniz artacak, insülin direnciniz gerileyecek, mitokondrileriniz kendine gelecek. Çok yorgunken hareket etmek Everest’in zirvesine çıkmak gibi gelebilir, ama hareket etmediğiniz müddetçe durum daha kötüye gidecektir. Evcin içinde bir kaç tur atarak, kollarınızı bacaklarınızı hareket ettirerek, kaslarınızı esneterek başlayın. Acele etmeyin. 5 dakika ile başladığınız süreç 1 ay içinde yarım saate rahatlıkla ulaşacak.
Güneşin altında zaman geçirin. D vitamini, BDNF ve serotonin düzeyleriniz artacak, kendinizi daha iyi hissedecekseniz. Sokağa çıkamıyorsanız bile açık camın önünde veya balkonda öğlen saatleri 15 dakika güneşlenin.
Rafine şekeri ve yüksek fruktozlu mısır şurubu ve rafine unları hayatınızdan çıkarın.
İşlenmiş katkı maddeleri gıdalar içinde yukarıda sayılanlar dışında emülgatörler, mikrobiyal transglutaminaz, koruyucular, tatlandırıcılar, işlenmiş omega 6 yağlar, doymuş yağlar, boyalar ve bilumum kimyasallar bulunur. Ne size, ne beyninize ne de mitokondrilerinize iyi gelmez.
Eksitotoksinler (ekzorfinler) gıdaların içerisinde bulunan ve beynin uyarılabilirliğini artırarak size zarar veren ve yakınmalarınızın artmasına neden olan besin bileşenleri/katkılarıdır: mono sodyum glutamat, glutamattan zengin besinler (olgun peynirler, olgun domatesler, mantarlar, tütsülenmiş etler, çok uzun süre kaynamış kemik suyu), glutenden gluteomorfin, kazeinden kazomorfin, ıspanaktan rubiskolin, soya fasulyesi ve ürünlerinden soymorfin.
Kahve ve çay tüketiminizi azaltın, 14:00’den sonra içmeyin. Histamin entoleransınız varsa çay içmeyin. Yerlerine bitki çayları içmeye çalışın.
Gece yemek yemeyin. Sebze, meyve, kuruyemiş, tohumlar yumurta ve balık tüketin. İhtiyacınız olan tüm vitamin, mineraller, polifenoller, antioksidanlar, ve omega 3 yağları almış olur, bağırsak bakterilerinizi beslemiş, mitokondrilerinizin nefes almasını sağlamış olursunuz.
Bir dahiliye veya nöroloji uzmanına muayene olun; Tiroid hormon değerleri ve antikorları, kan şekeri ve açlık insülin değerleri, demir, B12, D, folik asit, çinko, selenyum, sabah kortizol, idrar iyot, idrar bakır düzeylerinize baktırın. Diyabet, metabolik sendrom ve/veya hipertansiyon araştırmalarınızı yaptırın.
Çölyak hastalığı testlerinizi yaptırın (antitransglutaminaz, antigliadin ve endomizyal antikorlar)
Bağırsak sağlığınıza dikkat edin
Histamin entoleransınız varsa beslenmenize ve listelere dikkat edin. Yakınmalarınızı şiddetli olduğu, uykusuz kaldığınız, stresli olduğunuz zamanlar ve lodoslu havalarda daha da dikkat edin.
B12, D, demir, magnezyum, folik asit, E vitamini, C vitamini, selenyum, çinko ve polifenollerden zengin beslenin.
Kronik yorgunluk ile birlikte egzamanız varsa, altın takılar dışındaki takılar rahatsız ediyorsa, nikel alerjiniz olabilir. Bir hekimden nikel patch testi veya nikel LTT testi gerekliliğini konuşun. Nikel düzeyi yüksek besinleri tüketmeyin/çok az tüketin: Konserve besinler, gluten free hazır paketli ürünler, kuruyemişler*, kakao*, çikolata*, tahıllar* (buğday, çavdar, yulaf, mısır, darı), somon, ton balığı*, uskumrugiller*, kabuklu deniz ürünleri*, baklagiller*, domates ve ürünleri*, kuru meyveler*, kabartma tozu, çayla*, margarin) (*lı besinler histamin entoleransına da iyi gelmeyeceği için bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz)
Alkol almayın
SİGARA İÇMEYİN
Kilo vermeye çalışın, en azından almayın
Yağlar, karbonhidratlar, proteinler, vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve polifenoller üzerine daha fazla bilgiyi ve tarifleri Esra Kaftan’la birlikte yazdığımız Ne Yiyeceğimi Şaşırdım isimli kitapta bulabilirsiniz.